Sonraki Ürün
İSM-İ ALİ

İlim Şehrinin Kapısı...

İSM-İ ALİ

İlim Şehrinin Kapısı


 ‘’O, Allah ve Resûlu’nü sever,
 Allah ve Resûlu de, O’nu sever.’’ 1
                                                      
O ki;
Efendiler efendisinin iltifatına mazhar olmuş,

O ki;
Resûlullâh’a ilk çocuk ümmet, kardeş, kâtip, Ehl-i Beyit olmuş,

O ki;
Beytullâh’ta doğmuş, Beytü Nebi’de Peygamber ahlâkıyla hemhâl olmuş…

Resul-u Ekrem (sav) Allahu Teâlâ'dan emir alıp:
‘’İçinizden hanginiz benim kardeşim ve dostum olarak bana biat edecek."
diye sorduğunda,
Herkesin sustuğu bir anda, kalkıp ayağa:
‘’Ben Ya Resûlullâh!’’ diyen sadık kalp.
İlklerin ilki,
Puta tapmadan Müslüman olduğu için de O’na, Kerremallâhu Vecheh denildi.
O gün yaşı, henüz on iki…

Allahu Teâlâ'dan hicret izni gelince,
Bedenini Resûlullâh (sav)’ın hırkası altına vefa ve sehâ ile koyan O.
Bedenini mi sadece?
Canından çok sevmenin fiili hâliyle;
‘’Yine insanlardan kimi de vardır ki, Allah'ın rızasına ermek için kendini feda eder.’’ 2 ayetindeki gibi.
O gün yaşı henüz yirmi…

Savaşlarda ordunun önde gideni,
Bedir’in,
Hendek ve Hayber’in sancaktarı; Uhud’un gazisi,
Allah’ın Aslanı,
Düşmanına âlicenap, dostuna hakikatli…

Zaman ve zeminin kalem tutan eli, vahiy kâtibi…
Müfessir ve muhaddis.
O ki;
İlim şehrinin kapısı3,
O’nun ‘’İlim gibi şeref yoktur.’’ 4 sözü ise
Kapının, altın harflerle yazılmış levhası…
Kur’ân'ın nâzil olduğu Hane-i Saadet’te yetişti.
Onun içindir:
“Allah’a yemin olsun, hiçbir âyet yoktur ki onun hangi hususta, nerede ve kim hakkında indiğini; gece mi, gündüz mü; ovada mı, dağda mı nâzil olduğunu bilmeyeyim!” 5  deyişi…


O ki;
Hatiplerin ve hitabetin emiri…
“Kişi, dilinin altında saklıdır.’’ diyerek
Özün nasıl söze döküldüğünü gösteren…

“Akıl kemâle erdikçe söz azalır.” 6 diyerek
Sözün manaya erinceye kadar nasıl inceldiğini gösteren…

‘’Her şey azaldıkça, ilim ise arttıkça kıymetlenir.’’ 7
O’nun bin cümleye bedel sözlerinden…

“Ey ilim sahipleri, ilminizle amel ediniz! Çünkü asıl âlim, bildiğiyle amel eden ve ilmi ameline uygun düşendir.’’ 8 diyerek
İlim ve amel birliğine, düşünce ve görüntü bütünlüğüne davet eden…

“Allah, bana ayıplarımı gösteren kişiye rahmet eylesin!” 9 diyerek
Erdemin ve olgunluğun yolunu gösteren…

“Dünya arkasını dönmüş gidiyor.
Ahiret ise yüzünü dönmüş geliyor.
Her birinin kendine has evlâdı var.
Siz ahiret evlâdı olun, dünya evlâdı olmayın!’’ 10 diyerek
Gelecek kaygısının hangi yönde olması gerektiğini hatırlatan…

"Kabir; salih amel sandığıdır." 11 diyerek
Marifet ve mânâ kürsüsünden seslenen…

"İnsan bilmediğinin düşmanıdır." 12 sözü ile
Bilmeye, anlamaya ve tanımaya yönlendiren; sevmeye ve dost edinmeye yönlendiren…

Bir gün O’na:

“–Ya Emîre’l-Mü’minin, sana bekçilik yapalım mı?” demişlerdi.

“–Kişinin bekçisi ecelidir.’’ 13 cevabı ile düşündüren…

İstişaresinde akıllı, tefekkür sahibi, konuşmasında beliğ,
Görülmemiş hiç yalan söylediği.
Olmamış eğreti yaptığı hiçbir işi.
Takvasında, ihlasında, şefkatinde samimi.


O ki;
Hem insanlığın hem Müslümanlığın,
İki faziletin de müstesna örneği.


Bir hac dönüşü Allah Resûlu (sav)  O’nun elinden tutup:
"Ben kimin dostu isem bu da onun dostudur.’’14 demişti.
O ki hayatta iken cennetle müjdelenmişti.

ve O
Kendisi için en zor olan,
Fırtınanın çölde değil yüreğinde estiği o günde,
Bağrında yetiştiği Risâlet Gülünü uğurlarken
Demişti ki:
"Anam babam sana feda olsun Ya Resûlullâh!
 Bizi Rabb'inin yanında an ve bizi unutma!"

Selam olsun sana ey Emîru’l-Mü’minîn
Selam olsun Beytü Nebi’ye adım attığın güne,
İslâm dalgalansın diye ettiğin cihada,
Selam olsun tebliğ gününde kınına girmeyen Zülfikâr’a
Resûlullâh’ın Haydar-ı Kerrar’ı,
Hz. Ebû Bekir (ra)' in, Hz. Ömer (ra)'in ve Hz. Osman (ra)’nın yegâne şeyhülislamı
Sabrettiğin güne, öğüt verdiğin güne selam olsun…

Ya Hz. Ali (k.v.)
Şehitlerin efendisi
Sen de Rabb'inin yanında an, unutma bizi!

***




Kaynakça:
1 İbn Hişam, a.g.e., c. 2, s. 111; Buharî, Sahih, c. 3, s. 51; Ahmed İbn Hanbel, Müsned, c. 3, s. 353.
2 Bakara /207
3 el- Cami’us-Sağir 1/415, Sevaiku'l-Muhrika 73; Tehzibu't-Tehzib 6/320; Müstedrek-i Hâkim 3/126
4 Neysabûrî, II, 455)
5 Prof. Dr. Ali Muhammed Muhammed es-Sallâbî, Hz. Ali, s. 45.
6 Neysabûrî, II, 455
7 Dört Büyük Halife/ Murat Balıbey s: 128
8 Dârimî, Mukaddime, 34
9 Ahmet Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, trc. Tahsin Yazıcı, İstanbul 1973, I, 450.
10 Buhârî, Rikâk, 4
11 Aclûnî, Keşfü’l-hafâ, II, 388/3209
12 Neysabûrî, II, 454
13 İmam Şârânî, et-Tabakâtü’l-kübrâ, trc. Abdülkâdir Akçiçek, İstanbul 1968, I, 67.
14Camiüssağir [6:217, Hadîs No: 9000]

 






 

Devamını gör
Tepelik

Rumi desenler kullanılarak oluşturduğumuz tepeliğe taç yapraklarından doğan tomurcuk formu verdik.

Lam Harfi (ل‎‎)

Yan taraflarını rumi desenlerle tezyin ettiğimiz harfin ön yüz süslemesinde de zincir kristal taşlar kullandık.

Ayn Harfi (ع)

Tasarımımızda ayn harfini; Türk süsleme sanatında asıl motiflerin etrafını saran tığlar ile bezedik. Yan taraflarını ve arkasını rumi desenlerle tezyin ederken ön yüzüne, desenler arasına tane kristal taşlar serpiştirdik. Ayn Harfi (ع)’nin kendini ise zincir kristal taşlarla bezedik.

Ye harfi (ي)

Harfin tezyininde; rumi desenlere ve tığlara yer verirken ön yüzünde zincir kristal taşlar kullanmaya devam ettik. 

Gövde

Tasarımımızın gövdesini, Hz. Ali (k.v.)’ in ismini oluşturan bu üç harfe boyut vererek oluşturduk. Ön ve arka kısmına rumi desenler ile tezyin ettiğimiz paftaları ekledik. Tığları burada da kullanırken, tane kristal taşların kazandırdığı ışıltıyı devam ettirdik.

Zülfikâr

Hz. Ali (k.v.) ile bütünleşmiş olan Zülfikârı; takılıp çıkarılabilecek şekilde tasarladık.

Zülfikâr üzerine; rumi desenler ile oluşturduğumuz paftanın içine; hiç puta tapmadan Müslüman olduğu için Hz. Ali (k.v.)’ye lâyık görülen Kerremallahu Vecheh (Allah yüzünü şereflendirsin) duasını nakşettik. Zülfikâr’ın siyah olan kabzasının tezyininde tane kristal taşlara yer verdik.

Kaide

Kaideyi; gövdeden ayrılmadan, geçiş şeklinde tasarladık.

Kaidenin üzerinde ise rumi desenler ile tezyin ettiğimiz paftalara ve tığlara yer verdik. Harflerin tezyininde kullandığımız zincir kristal taşlara bu alanda da yer verdik.