MESCİD-İ HARÂM

''Nereden yola çıkarsan çık,
yüzünü Mescid-i Harâm'a çevir.''
Bakara Sûresi / 149

MESCİD-İ HARÂM

Mescid-i Harâm

''Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Harâm 'a çevir.' '
Bakara Sûresi / 149

 

Allah:
"Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti.

Melekler: "Orada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?

Allah:
"Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim"
(Bakara / 30) meleklere buyurarak cevap vermişti.

 

 

Rivayet olunur ki…
Melekler Rablerine karşı yaptıkları hatanın farkına varırlar; günah işlemekten beri biletler için nasıl tövbe edeceklerini bilemezler. Bu bazı pişmanlıklarını aşikâr etmek için halkalar kurarak arşın soru dönmeye başlarlar.

 

Meleklerin bu nedameti ve yakarışları Allah'ın rahmetini ve merhametini celp eder ve Arş'ın altında bir ev inşa ederek meleklere o evi (Beyt'ül-Mamur) tavaf etmelerini emreder.

 

Meleklere yeryüzünde de bir ev (Kâbe) inşa etmelerini ve o evi tavaf etmelerini emreder.
Meleklerin bulunduğu bu ev; nurdan bir şeklindedir ve ucu Arş'ın yanında bulunan, meleklerin tavafa ilk başladıkları yere kadar uzanır.

 

Allah, Hz. Âdem (as) ve Hz.Havva (as) 'da yeryüzünde bir ev inşa etmelerini emreder.
Hz. Âdem (as) 'de daha önce melekler tarafından tavaf edilen yere Kâbe-i Muazzama'yı inşa eder.

 

Bir zaman sonra Kâbe-i Muazzama'yı Şit peygamberin (as) yeniden inşa edildiği de rivayet edilir.
Nuh tufanı ile kumların altında kalan Kâbe-i Muazzama, Hz. İbrahim inşa edinceye kadar öylece kalmıştır.

 

Sonra Allah:

'' Hani Biz İbrahim'e Kâbe'nin yerini belirtip hazırladığımız zaman şöyle emretmiştik:

"Bana hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut." buyurur.
(Hac Suresi, 26. Ayet)

 

Böylece Hz. İbrahim (a.s) ve oğlu Hz. İsmail (a.s), Kâbe-i Muazzama’nın inşasına başlarlar.
Hz. İsmail (a.s) taş taşır (meleklerin de taş taşıdığı rivayet edilir.) Hz. İbrahim (a.s) de duvarları örer.

 

Bütün duvarlar son bulup da bugün Hacer’ül Esved taşının bulunduğu köşeye sıra gelince
Hz. İbrahim (a.s) oğluna:
“Bana öyle bir taş getir ki burasının tavafın başladığı yer olduğuna işaret olsun.” der.



Hz. İsmail (a.s) , babasının istediği gibi bir taş bulabilmek için dağları tepeleri dolaşırken karşısına Cebrail (as) çıkar ve ona Hacer’ül Esved taşını verir.
Sonraları Peygamber Efendimiz (sav) Hacer’ül Esved taşının cennetten geldiğini, geldiğinde bembeyaz olduğunu ve günahkâr insanların onu karartmasından dolayı karardığını haber vermiştir. (Tirmizî, Hac, 49/877; Ahmed, I, 307)

 

Kâbe-i Muazzama’nın inşası bittikten sonra Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. İsmail (a.s) dua etmeye başlarlar:

 

“Bir zamanlar İbrâhîm, İsmâîl ile berâber Beytullâh’ın temellerini yükseltiyor, (ve şöyle diyorlardı:) «Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabûl buyur; şüphesiz Sen işitensin, bilensin.»”
(el-Bakara, 127)

 

“Ey Rabbimiz! Bizi Sana teslîm olanlardan kıl! Neslimizden de Sana itaat eden bir ümmet çıkar; bize ibâdet usûllerimizi göster; tevbelerimizi kabûl et; zîrâ tevbeleri çokça kabûl eden, çok merhametli olan ancak Sen’sin. Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden Sen’in âyetlerini kendilerine okuyacak, Kitap ve hikmeti öğretecek, (nefislerini) tezkiye edecek bir Peygamber gönder! Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız Sen’sin!”
(el-Bakara, 128-129)

Burada gönderilmesini niyaz ettikleri peygamber şüphesiz Hz. Muhammed (sav)’dir.

 

Sonra Allah; Hz. İbrahim (a.s)’ a insanları Kâbe-i Muazzama’ yı tavaf etmeleri, orada ibadet etmeleri için çağırmasını emreder:

 

“İnsanları hacca dâvet et; yürüyerek veya zayıflamış binekler üstünde (uzak yollardan) her derin vadiyi aşarak sana gelsinler.”
(el-Hacc, 27)

 

Hz. İbrahim (a.s.) Kâbe-i Muazzama’nın duvarlarını örerken kullandığı mermer taşın üstüne çıkarak insanlara seslenir ve Kâbe’yi tavaf etmeye davet eder.

 

Bugün Kâbe-i Muazzama’ya dahil olan ve Makam-ı İbrahim adı verilen yerin Hz. İbrahim’in bu çağrıyı yaptığı yer olduğu; içinde bulunan mermer taşın Hz. İbrahim’in, üstüne çıkarak insanları Kâbe-i Muazzama’ya davet ettiği ve ayak izini bıraktığı mermer taş olduğu bilinmektedir.



Allah, Makam-ı İbrahim için Bakara Suresinde şöyle buyurur:


“Ve o vakit, Kabe’yi insanlar için bir sevâb ve emniyet yeri yapmıştık. Ey mü’minler! Siz de Mescid-i Haram’daki Makâm-ı îbrâhim denilen yerde namaz kılın!”
(Bakara/125)


Kâbe-i Muazzama’nın izzeti ve şerefi Allah tarafından daima muhafaza edilmiştir. Onu Ebrehe ve diğer Tubbalar yıkmaya teşebbüs ettilerse de ya helak olmuşlar ya da tövbeye mecbur olmuşlardır.

Çünkü Kâbe-i Muazzama, İlâhî emir ile inşâ edilmiş “Hâne-i Birr”dir.
Elbette muhafazası da İlâhî olacaktır.

 

İçinin ve dışının putlarla dolu olduğu dönemlerde bile kimse Kâbe’ye “puthane” dememiş, en liyakatsiz ellerde bulunduğu dönemlerde de ona “Beytullah (Allah’ın evi)” denmeye devam edilmiştir. Böylece Kâbe-i Muazzama, çevresinde yaşanan tüm isyan ve şirke rağmen “Allah’ın evi” olarak kalmaya devam etmiştir.

 

Efendiler Efendisinin (sav) tezahürüyle Kâbe-i Muazzama putlardan arındırılmış ve tekrar hüviyet-i asliyesine kavuşturulmuştur.

 

Hz. İbrahim (a.s) döneminde farz olan Hac, Hz. Muhammed (sav) döneminde de Allah (c.c.) tarafından farz kılınmış ve Kâbe Müslümanlar için kıble ilan edilmiştir.

 

Peygamber Efendimiz (sav) Mescid-i Haram içinde yapılan ibadetin kıymetini ifade için: “Mescidimde kılınan bir namaz, Mescid-i Haram hariç, başka mescitlerde kılınan bin namazdan efdaldir. Mescid-i Haramda kılınan bir namaz da diğer mescitlerde kılınan yüz bin namazdan efdaldir" (ıbn Mâce, H. No: 1406) buyurmuştur.

 

Fazilet bakımından Mescid-i Haram'dan sonra Mescid-i Nebi, ondan sonra da Mescid-i Aksa gelir. Bir başka hadis-i şerifte de şöyle buyurulur:



"(Fazla sevap umarak) yalnız şu üç mescide gitmek üzere yolculuk yapılabilir. Mescid-i Haram, Mescid-i Nebi ve Mescid-i Aksâ"
(Buhâri, Mescidu, Mekke, 1; bk. "Kâbe", "Mescid-i Aksâ" maddeleri).

 

Peygamber Efendimizden (sav)’den önce ve sonra Kâbe-i Muazzama zaman zaman doğal afetlerden zarar görmüş, bazen tamamen yıkılmış ve tekrar inşa edilmiştir. Kâbe-i Muazzama’nın tarih boyunca toplam on bir kez inşa edildiği rivayet edilir.



Bu sıralama:
Melekler, Hz. Âdem, Hz. Şit, Hz. İbrahim, Amalikalılar, Cürhümlüler, Kusay b. Kilab, Kureyşliler (Efendimiz de içlerinde), Abdullah b. Zübeyr, Haccac b. Yusuf ve son olarak Osmanlı sultanı 4. Murat Han şeklindedir.

 

Şüphesiz Allah her şeyin en iyisini bilendir…

 

Kâbe-i Muazzama’nın çevresinde bulunan kubbeli revaklar Osmanlı Sultanı II. Selim Han zamanında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.

“Secde et ve yaklaş!” buyruğunun kıblesi,

İnanan tüm kalplerin ortak yönü,

Mescitlerin en faziletlisidir Kâbe-i Muazzama.

Biz de bu tasarımımızda Kâbe-i Muazzama'nın içinde yer öğren Mescid-i Haram'ı,
Yavaş yavaş kaybolmaya neden orijinal halinin ruhunu işledik.

 

Muvaffakiyet Allah'tandır…

Devamını gör
Beytullah

Yeryüzünde yapılan ilk mabettir.
Allah(c.c.)’ın evi, biz inananların kıblesidir.

Hacer'ül Esved

Hz. İbrâhîm (a.s.)’ın tavafa başlama işareti olması için Beytullah’ın köşesine yerleştirdiği taştır. 

Safâ ve Merve Tepeleri

Safâ ile Merve’nin hac ile umre ibadetinin yapıldığı yerlerden olduğu Kur’ân-ı Kerîm’de belirtilmiştir. 

“Şüphesiz Safâ ve Merve Allah’ın (dininin) nişanelerindendir.'' (Bakara, 2/158)

Safâ ile Merve arasında gerçekleştirilen say; Hz. İbrâhim (a.s.)’in eşi Hâcer (r.a.) ve oğlu İsmâil (a.s.) ile Mekke vadisinde yalnız kaldıktan sonra Safâ ile Merve tepeleri arasında oğluna su araması hadisesine dayanmaktadır.

Günümüzde Safâ ile Merve tepelerinin arasına, Beytullah’a girişi de sağlayacak iki yanı açık eyvan yapılmıştır. 

Tasarımımızda; bu eyvan ile Safâ ve Merve Tepesi kubbelerinin ayrıntılarını gözeterek işledik.

Hatîm ve Hicr-i İsmâîl

Beytullâh’tan ayrılmış olmakla birlikte onun bir parçası kabul edilen alandır.

Hz. İsmâil (a.s.) ile Hz. Hacer (r.a.)’in mezarlarının Hicr’de olduğuna dair rivayetler vardır.

Bu alanı tasarımımızda incelikle, net bir şekilde işledik.

Kâbe-i Muazzama Kapısı ve Mültezem

Beytullah’ın kapısı ile Hacer’ül Esved arasında kalan kısımdır. 

Hadislerde Mültezem’in; duaların kabul edildiği yer olduğu belirtilmiştir.

Mültezem “sıkı sıkıya yapışılan yer” demektir.

Hacıların tavaftan sonra burada dua etmeleri bundandır.

Kaide

Mescid-i Harâm'ın kaidesine kazandırdığımız doku ile görsel zenginliği arttırırken, yapıştırdığımız keçeler ile sergilendiği yerde hem kaymayı hem de çizilmeyi bertaraf ettik.

İnce işçiliği için gösterdiğimiz özen, bu tasarımımız için diyeceğimiz oğul sözdür.

Makam-ı İbrahim

Hz. İbrâhîm(as) 'in Beytullah'ı yürüttüğünde, üzerinde ayak izlerinin bulunduğu taş dörtgen bir mahfaza içerisindedir.

Makam-ı İbrâhîm; Kur'ân'da iki yerde geçmektedir. Ali İmrân 3/97; el-Bakara 2/125 ayetlerinde…

Makam; Beytullah'ın kapısının ön kısmında, camekan içeris.

Tasarımımızda bu makamı zarif bir şekilde işledik.

Mescid-i Harâm Minareleri

Osmanlı Devri'nde tavaf sayısı ile eşitlenerek yediye çıkarılan minarelere, şimdi de iki adet daha eklenerek minare sayısı dokuza çıkarılmıştır.

Titiz bir işçilik ile Mescid-i Harâm'ın detaylarını işlediğimiz ürünümüzün içinde minareleri takılıp çıkarılabilir şekilde tasarladık.

Mescid-i Harâm’ın İç Avlu Revak ve Kubbeleri

Hz. Osman (r.a.) zamanında Mescid-i Harâm genişletilmiş, Beytullah’ın etrafına gölgelikler yapılmıştır. 

Günümüze kadar gelen yapının da ana şeklini Beytullah’ın etrafına yapılmış olan gölgelikler oluşturmuş, sonraki zamanlarda bu gölgeliklerin yerini revaklar almıştır.

Önü açık, üstü örtülü ve arkası duvarla örülü yapıya, mimaride “revak” denilmektedir.

Haremeyn hizmetkârlığı Osmanlı Devleti’ne geçtiğinde ise Kanuni Sultan Süleyman Han’la başlayıp Sultan II. Selim Han’la devam etmiş, III. Murad Han zamanında tamamlanmıştır.

Bu kubbeleri tasarımımızda özenle işledik.

Mescid-i Harâm’ın İki Kat Avlusu ve Damı

Mescid-i Harâm’ın genişletme çalışmalarında; iç avlu kısmı üç katlı olarak ve minareler dışında Harem’in Osmanlılar zamanındaki yapısı korunarak yapılmıştır. 

Biz de avluları, Beytullâh'a yönelip secde eden insanlar ile tasarladık.